top of page
Yazı: Blog Yazısı Galerisi

SON DAKİKA HABERLERİ: AMİN MAALOUF

12 Kasım 2020 son dakika: ‘Doğu Akdeniz’de facia! En az 74 mülteci boğularak öldü.’


Bu haberi okuduğumda, ruhum yeniden Ortadoğu halkalarının yanına doğru yolculuğa çıktı. İnsanlık adına utanç verici görüntüler bitmek bilmiyor. Bu dram da en az 4 Ağustos 2020 günü Beyrut Limanı’nda yıllar önce el konulup depolanmış olan 2.750 ton amonyum nitratın patlaması sonucu ortaya çıkan felaket kadar önemli. Ancak böylesi felaketler, herhalde insanlık tarihinin hiçbir döneminde bu dönemde olduğu kadar kanıksanmamıştır. Olup biten her şey gözler önünde yaşanıyor ama görmezden geliniyor.


Neler oluyor?

Niçin oluyor?

Neden düzelemiyor?


Lübnan patlamasının ardından televizyonlarda Bölge üzerinde uzmanlaşmış çok sayıda kişi ile söyleşiler yapılırken, yaşanan felaket tarihi boyutları ile açıklanmaya çalışılıyordu.

Takip ettiğim programlara katılanlar içinde beni en fazla etkileyen konuk, kendisi de o coğrafyanın insanı olan ve olayı tarihi perspektiften süzen; gazeteci, şair ve yazar Amin Maalouf oldu.


Ortadoğu’da ve Doğu Akdeniz’de gerçekte neler olduğunu her zaman anlamak istemişimdir ve bunu da tarih kitaplarının dışına çıkarak yapmak gerektiğini düşünmüşümdür. Harekete geçerek Maalouf’un birkaç kitabını satın aldım: Uygarlıkların Batışı, Doğu’nun Limanları, Semerkant ve Afrikalı Leo. Ağustos ve Eylül ayları boyunca bu kitapları okudum. Deneme olarak kaleme alınmış olan Uygarlıkların Batışı ve üç romanı ile yazara hayran kaldım.

Akdeniz ve Ön Asya kültürlerine tamamen hakim olan Maalouf, Doğu’ya özgü ögeleri mükemmel şekilde işliyor. Doğu halklarının uygarlık yarışında geri kalmış olmalarının nedenlerine dönük saptamalar ve analizler yaparak, bunları son derece anlaşılır bir dille ifade edebiliyor. Ele aldığı hikayeleri tarihsel bir kurguyla bütünleştirerek, adeta bir film tadında işleyebiliyor.


Kuzey Afrika - Akdeniz Havzası halklarının etnik ve yapısal farklılıkları ile bu farklılıkların insan davranışlarına yansımalarını tarihsel geçmiş üzerinden ele alıp, ardından da uzun zamandır yaşamakta olduğu Batı Dünyası’nın gözüyle irdeleyerek analiz edebiliyor. Güçlü anlatımı sayesinde, tarihten gerçekten ders almamızı sağlıyor.


Amin Maalouf’un eserlerinde sıklıkla üzerinde durduğu konular; günümüz insanının maddi ve manevi evrimi arasında giderek açılan boşluk ve kimlikler üzerinden yaşanan ayrımcılık. Yazar, Doğu - Batı arasındaki tarihsel ayrılıklara karşı çıkıyor. Eski Akdeniz Dünyası’nı, farklı dinler ve kültürler üzerinden aktarıyor. Roman karakterlerini Bölge’ye o denli incelikle yerleştirerek kurguluyor ki; akılda kalıcı, net anlaşılır ve son derece sürükleyici bir atmosfer oluşturuyor. Bana sorarsanız kitaplıklarımızın baş köşesinde yer verilip, tekrar tekrar okunması gereken kitaplar. Eserlerin Türkçe çevirileri de akıcı şekilde hızla okuyabileceğimiz kadar güzel olmuş. Zorlanmadan, merak içinde ve biten eserin yerine yenisini koyarak bir çırpıda önce dört, ardından da iki kitabını okuyuverdim. Kalan tüm eserlerini alma kararım tam ve net. Yazım biter bitmez, kitapçıdayım.


‘Çivisi Çıkmış Dünya’nın sonlarına doğru, şu cümleler beni çok etkiledi:

‘Öfkelerime ve kaygılarıma karşın insanlık serüvenine hala hayranım, cânı gönülden seviyorum, kutlu sayıyorum. Bizler Prometheus’un çocuklarıyız, yaratıyı devam ettiren emanetçileriz, Evren’i yeniden biçimlendirme işine giriştik ve yukarıda yüce bir yaratan varsa, O’nun öfkesini olduğu kadar övüncünü de hak ediyoruz. Geçmişte olduğundan daha ciddi ve daha ivedi bir biçimde, kendimize ‘Bu hızla nereye gidiyoruz?’ sorusunu sorma zamanı geldiğinde, bunu vicdan azabı çekerek ya da kendimizi yererek sormamalıyız.’

‘Çok hızlı gidiyoruz.’

‘Yolumuzdan saptık.’


Ekim ayı, bir deneme olan ‘Çivisi Çıkmış Dünya’ ve ‘Beatrice’ten Sonra Birinci Yüzyıl’ romanı ile geçti. Yazarla olan beraberliğim, bütün eserlerini okuyup bitirene kadar sürecek.

49 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

AŞIDAN IRKÇILIĞA

Kasım ve Aralık aylarının yoğun gündemi arasında hangi konuyu sizlerle paylaşacağıma karar vermek, oldukça güç oldu. Sonunda, yaşam yolculuğumuzu uzatan buluşlar arasında belki de en önemlisi olan aşı

ANNEM ve NOBEL EDEBİYAT ÖDÜLÜ

2019 yılının 12 Temmuz günü bir karpuz çekirdeğinin boğazına takılmasıyla başlayan sürecin ardından, 69 yaşındaki annemi kaybettim. Tabii ki inancım beni isyan etmekten alıkoyacak kadar güçlü idi anca

Tatlı tatlı

Schaub Lorenz tüplü televizyonlar ve analog telefonlardan bugün bu yaşımda, kendi çabamla, bir blog oluşturacak noktaya gelebildim. Elde edeceğim sonuç ve alacağım tepkiler, belki de benim için yeni b

Yazı: Blog2_Post
bottom of page