2019 yılının 12 Temmuz günü bir karpuz çekirdeğinin boğazına takılmasıyla başlayan sürecin ardından, 69 yaşındaki annemi kaybettim. Tabii ki inancım beni isyan etmekten alıkoyacak kadar güçlü idi ancak aradan geçen zamana karşın gözyaşlarım hala dinmedi. İstisnasız olarak her gün yüreğimin parçası olan annem ile ilgili bir anı aklıma geliyor ve kendimi tebessüm ederken ağlar halde buluyorum. İyi biliyorum ki ebeveynlerini çok daha erken kaybetmiş ya da hiç görmemiş olan pek çok insan var. Hayatın en yalın gerçeği olan ölümlü canlılar olduğumuzu unutmaksızın yaşama bağlı kalmamız gereği de, bu şekilde ortaya çıkıyor.
‘Nobel Edebiyat Ödülü de nereden çıktı, annen ile ne ilgisi var?’ dediğinizi duyar gibiyim… Biliyorsunuz 2020 Nobel Edebiyat Ödülü, Akademi tarafından Amerika Birleşik Devletleri vatandaşı şair -yazar LOISE GLÜCK’e verildi. 22 Nisan 1943 tarihinde doğan edebiyatçı, birçok ödülle dolu olan sanat yaşamını Nobel Ödülü ile taçlandırmış oldu. Glück’ün Türk diline çevrilen tek eseri, ‘Seçme Şiirler’ adındaki derleme. 1994 yılında Yapı Kredi Yayınları tarafından basılmış olan eser, şair- yazar Güven Turan tarafından dilimize çevrilmiş. Kitabı sahaflarda bile bulmak güç. Ancak yeniden basılacağını tahmin etmek de zor değil.
Glück The New York Times’a verdiği röportajda, ‘Her zaman kendi deneyimlerinizin hatlarını çizersiniz zira çocukluğunuz ile başlayan yaşamınızın materyali, odur. Ancak ben arketipik bir deneyimin peşindeyim ve yaşadığım zorlukların ya da hazların eşsiz olmadığını varsayıyorum. Onları deneyimlediğiniz anda eşsiz olduklarını hissedersiniz ancak spotların hayatımın üstüne çevrilmesi fikri beni hiç ilgilendirmiyor. Onun yerine insanın başına sonradan gelen zorluklar ve mutluluklarla ilgilenmeyi tercih ediyorum. Sanırım çocukluk döneminde keşfetmesi korkunç bir şey olduğundan, ölümlü olma durumunu yazıyorum. Eserlerimde; çocukluğu, aile yaşamını, ebeveynlik ve kardeşlik ilişkilerini ele alıyorum.’
İşte bu cümleler beni annemle geçirdiğim o harika günlere geri götürdü. Dünya fark etmemiş olsa da, annemin yaşamı boyunca yaptıklarıyla, söyledikleriyle ve yazdıklarıyla Nobel’i fazlasıyla hak ettiğine inanıyorum. Benim Nobel’im, anneme ve tüm annelere.
O da 77 olabilseydi, belki 78,79,80…neler olmazdı ki…
Comments