Kasım ve Aralık aylarının yoğun gündemi arasında hangi konuyu sizlerle paylaşacağıma karar vermek, oldukça güç oldu. Sonunda, yaşam yolculuğumuzu uzatan buluşlar arasında belki de en önemlisi olan aşı uygulamaları hakkındaki düşüncelerimi paylaşmaya karar verdim. Tarih öğrenimi gördüğüm dönemde aldığım Sömürgecilik dersi sırasında yaşadığım hassasiyetin bir benzerini, aşı tartışmaları sırasında da hissettim.
Öncelikle aşı olmanın gereğine inandığımı belirtmeliyim. Koruyucu ve önleyici bir sağlık hizmeti olan aşılama çalışmalarının gerekliliğinin 21. Yüzyıl’da tartışılıyor olması bile utanç verici. Hastalıklara karşı bağışıklık sağlayabilmemiz için vücudumuzun savunma mekanizmasını uyaran, hastalık etkilerini tanıtan ve bu etki ile karşılaşıldığında onu yakalayıp yok eden koruyucu antikorları ortaya çıkaran aşının bu denli tartışılmasına anlam veremiyorum. Ülkemizde uygulanacak olan aşının, Ay’ın karanlık yüzüne inmeyi başarmış insanların ülkesi olan Çin Halk Cumhuriyeti’nden ithal ediliyor olmasının sakıncalarını tartışmak ise tam anlamıyla bilim dışı bir iş. Aşı ile ilgili çalışmalar, dünün işi değil. Çin’den gelecek olan aşıyı, 1993 yılından beri bulaşıcı hastalıklara karşı koruma sağlayan aşıların geliştirilmesi ve üretimi ile uğraşan Sinovac Biotech adlı şirket üretiyor. Önemli olan, aşıya mümkün olan en kısa sürede, yeterli miktarda ve adil bir aşılama takvimi oluşturarak ulaşabilmek. Bu konu, üzerinde âlim kesiliverdiğimiz diğer konulara benzemez. Tıp doktoru, Genetik Mühendisi, Biyolog, Farmakolog vb. değilsek, yorum yapmaksızın kamu otoritesinin ilan ettiği programa uymak, vatandaşlık görevimizdir. ‘Bana göre’ ya da ‘bence’ ile başlayan cümle kurma hakkımız, bu konuda yok.
Aşı ile Irkçılık arasında ne tür bir ilinti kurduğuma gelirsek, geçtiğimiz hafta Paris Saint Germain ile Medipol Başakşehir Futbol Kulüpleri arasında oynanan UEFA Şampiyonlar Ligi H Grubu maçının 4.hakemi Romanya Futbol Federasyonu’ndan Constantin Sebastian Coltescu, Başakşehir yardımcı antrenörü Pierre Webo’ya karşı ırkçılık taşıyan bir ifade kullandı. Bunun üzerine Başakşehir Kulübü Başkanı Göksel Gümüşdağ, 4.hakemin sahada kalması durumunda maça devam etmeyeceklerini açıkladı. Pierro Webo ve Demba Ba, 4. hakemin ‘This Negro’ şeklinde ırkçı bir ifade kullandığını belirterek tepki gösterdiler.
İşte bu noktada Dünya son derece ölümcül bir virüs ile boğuşurken, Afrika Kıtası’nın %80’ine aşının ancak 2023 yılından itibaren ulaşabileceği haberleri gözümün önüne geliyor. Irkçılığın aşısı olmadığı gibi yoksul Kara Afrika halklarının da aşıya ulaşabilmek için ‘sıralarını’ beklemeleri gerekiyor. Filistinlilerin aşıya ne zaman ulaşacağı ile ilgili tahmin dahi yapılmış değil. Biz ise 50.000.000 doz gibi azımsanmayacak miktarda aşıya erken evrede ulaşabilmiş olmamıza şükür edecekken, ‘Çin malına güven olmaz’ gibi cahilane tepkiler verecek kadar şımarabiliyoruz.
Sonuç olarak aşı, tarihi olayların seyrini değiştirebilme yeteneğine sahip iyileştirici bir güç. Maalesef olgulara karşı aşı geliştirilemediği için ırkçılık hastalığından kurtulamıyoruz. Hiç olmazsa Covid19 aşısını olarak bedenimizi hastalıktan korumayı başaralım.
Sevgi ile kalın…
Comments